Yaşadığı yer gibi ismi de Paterson olan naif otobüs şoförü Paterson, güzel ve sevecen karısı Laura ve İngiliz Bulldog köpekleri Marvin’le beraber huzurlu, mutlu ve son derece mütevazi bir hayat yaşamaktadır. Paterson’ın her günü birbirine benzemektedir. Konuşmayı pek de sevmeyen Paterson, evde onu bekleyen sevecen karısından, arada sırada uğradığı mahalle barından, kısacası sıradan hayatından son derece memnundur. Hayattaki en büyük tutkusu ise yanında taşıdığı not defterine yazdığı şiirleridir. Laura, hergün sessiz ve yaratıcı bir aşkla defterine şiirler karalayan Paterson’a göre çok daha dışa dönüktür, hatta kocasını şiirlerini yayınlaması için ikna etmeye çalışır. Laura’nın tutkuyla yaptığı keklerini bir gün kendi dükkanını açıp orada satmak ve country şarkıcısı olmak gibi hayalleri vardır. Oysa Paterson, hayattan çok da fazlasını beklemeden mutlu olabilen ve her sabah 23 numaralı otobüsün direksiyonuna geçen gizli bir şair olarak kalmayı tercih etmektedir.
Jarmusch’un zaten aşina olduğumuz şiirsel sineması bu kez gerçekten şiirle harmanlanıyor ve Adam Driver’ın muhteşem oyunculuğuyla ortaya sinema tarihinin unutulmayacak karakterlerinden Paterson çıkıyor. Nostaljinin, melankolinin ve huzurun içinde kaybolacağınız, insan olmaya ve sanata dair naif, yalın ve muhteşem bir Jarmusch manifestosu.