Büyük bir Doğu Avrupa şehrinin sisli bir sabahında, yanında yatak taşıyan gizemli bir adam görünür. Bu adam, oturma izni alabilmek için büyülü ve hipnotik teknikler uygular ve bir banliyö sitesinde masör olarak çalışır. Eski bir lahana tarlasının ortasına, zenginler için inşa edilmiş bu mülayim, kapalı topluluk, kendisini çevreleyen “daha kötü” dünyadan, duvarları sayesinde korunur. Uzaklarda bir yerde, uluslararası bir merkez olmayı uman şehrin gökdelenleri ve vinçleri belirir; Doğu, sürekli Batı’yı takip etmektedir. Hepimizin arzuladığı varlıklı üst sınıf aile temsilleri, birbirinin aynısı evlerde oturur. İçlerinde bir üzüntü, özlem taşıyor gibidirler. Galiba artık bu Doğu ülkesine gelmeyen kış yüzündendir bu üzüntü. Onların aksine, çocukları artık kardan adam yapamaz. Fakat belki hissettikleri boşluk daha derindedir. Otantik, egzotik Doğu’dan gelen çekici bir masör, hayatlarına girer. Bu masörün bir yeteneği vardır. Elleri, iyileştirir. Gözleri, yalnız kadınların ruhuna işler. Onlar için masörün Rus aksanı, her şeyin daha huzurlu olduğu geçmişten gelen bir şarkı, çocukluklarından gelen bir ezgi gibidir. Adı Zhenia olan bu adam, hayatlarını değiştirir.